Sonuç

Genelde bilgi düzensizlikleri özelde ise infodemiyi, kolay anlaşılır bir biçimde ele alan bir kaynak oluşturmak üzere hazırladığımız bu kitapta, infodeminin ne olduğunu, infodemiyi kolaylaştıran etkenleri, infodeminin zararlarını ve özellikle kriz dönemlerinde bireysel, toplumsal ve yönetimsel düzeyde yarattığı zorlukları inceledik. Aynı zamanda yanlış bilgiye ve komplo teorilerine inancın belirleyicisi olan bireysel özelliklere odaklandık, içinde bulunduğumuz hakikat sonrası dönemdeki enformasyon ortamının, kutuplaşmanın ve kurumlara güvensizliğin infodemiyle ilişkisini anlamaya çalıştık. Gelecek infodemileri önlemek ve müdahale mekanizmaları geliştirmek için çok disiplinli bir mücadele alanı yaratılması gerektiği ve hem bireysel hem de kurumlar düzeyinde müdahale için atılması gereken önemli adımlar olduğu kanısındayız. Bu bağlamda bilgi düzensizlikleri ve infodeminin yarattığı olumsuzluklara karşı güçlenmek için ne tür önlemler alınabileceğine yönelik müdahale önerileri geliştirmenin, gelecek infodemilerin daha az zarar vermesini sağlayabileceğine inanıyoruz.

 

Öncelikle infodeminin ve bilgi düzensizliklerinin oluştuğu kriz dönemlerinde, doğruluğu kanıtlanmamış bilgilerin hızla yayılmasındaki bireysel faktörlerin etkilerini azaltmaya yönelik adımları ele almak önemli görünüyor. Bu dönemlerde oluşan panik ve endişe ortamında bireylerin yanlış bilgilere maruz kalmadan karar verme süreçlerini sağlıklı bir biçimde yönetebilmeleri için güçlendirilmelerine ihtiyaç var. Yaş, cinsiyet, eğitim seviyesi, sosyo-ekonomik koşullar gibi etkenler göz önünde bulundurularak infodemiye karşı dayanıklılığı daha az olan, örneğin eğitim seviyesinin ve medya okuryazarlığının düşük olduğu gruplar öncelikli olmak üzere infodemi hakkında farkındalık arttıran kapsayıcı çalışmalarla bir müdahale alanı oluşturulabilir. İnfodemi ortamında bireylerin davranışlarını etkileyen psikolojik faktörlerin etkisini azaltmak için eleştirel düşünme becerileri kazandıracak eğitimler ve medyada dolaşıma giren yüksek hacimli bilgiler karşısında güvenilir bilgileri süzebilmek için gerekli medya ve dijital okuryazarlık eğitimlerinin müfredata dahil edilmesi, erken yaşta bireylerin infodemi karşısında güçlendirilmesine katkı sunabilir. Aynı zamanda kriz dönemlerindeki hızlı bilgi akışı karşısında hissedilen bıkkınlık ve kafa karışıklığının azaltılmasında, infodemiye yol açan konu hakkındaki uzmanların, yetkili kuruluşların ve bilimsel kurumların sade ve anlaşılır bir dille doğru bilgiyi şeffaf biçimde paylaşımının önemli rolü bulunur. Böylelikle yanlış bilginin yayılımına zemin oluşturan bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi mümkün olabilir.

Kriz dönemlerinde yaşanan belirsizlik ve kaos ortamı, yanlış bilgilerin yanı sıra komplo teorilerinin yayılımı için de elverişli bir zemin oluşturuyor. Covid-19 pandemisinde de tanık olduğumuz üzere krizin ortaya çıkış nedenleri, etkileri ve müdahale yöntemleri gibi farklı yönlerden ortaya atılan ve bilimsel dayanağı olmayan komplo teorileri, toplumda kafa karışıklığı yaratarak kriz yönetimini de sekteye uğratıyor. Bu bağlamda komplo teorilerine inanç karşısında bilimsel verilerin anlaşılır biçimde sunulması, komplo teorilerinin nasıl ve ne şekilde üretildiğinin ortaya konulması önemli görünüyor. Bireylerin infodemiye ve komplo teorilerine karşı dayanıklılığın artırılmasında ise akademi, sivil toplum kuruluşları, doğrulama kuruluşları ve uluslararası kuruluşlar gibi çeşitli aktörlerin iş birliği içerisinde yürüteceği programlara ve bilgilendirme kampanyalarına ihtiyaç var.

Dijitalleşmeyle birlikte bilgi ekosisteminde dolaşıma giren manipüle edilmiş veya üretilmiş içerikler, değiştirilmiş video, ses ve görüntüler, “deep-fake” gibi teknolojiler sebebiyle oluşan bilgi kirliliği karşısında bireysel düzeyde bazı beceriler edinilmesi, bilgi düzensizliklerine karşı farkındalığı artırmak ve infodemiyle mücadele etmek için yanlış bilgiler yayılmadan önce alabileceğimiz önlemlerin başında geliyor. Bireysel düzeyde yapılabilecek doğrulama yöntemlerinin öğrenilmesi ve yaygınlaştırılması, doğrulama kuruluşlarının bilinirliğinin artırılması için farklı toplumsal grupları hedefleyen eğitim ve çalışmalar yürütülmesi yararlı gözüküyor. Özellikle günümüzde çocuklar ve gençlerin aldıkları eğitimin dijitalleşmesi, dijital okuryazarlığı destekleyen faaliyetleri arttırmak için bir fırsat oluşturabilir.

Covid-19 pandemisinde yaşanan infodemi, hem Türkiye hem de dünyada sağlık ve bilim okuryazarlığının artırılmasına yönelik ihtiyacı da gözler önüne serdi. Bireylerin bazı temel bilimsel bilgilere sahip olması ve donanımlanması, hemen rehberlik bulamayacağı kriz durumlarında yanlış bilgiyi fark etmelerini ve dayanıklı hale gelmelerini sağlayabilir. Böylelikle bireysel tedbir alınması gereken durumlarda kişilerin doğru kararları verebilmesi ve uygulaması mümkün hale gelir. Kriz dönemlerinde bireyler yanlış bilgileri, yanlışlığının farkında olmadan ve iyi niyetle paylaşıyor olsalar da, bu paylaşımlar geri dönülemez sonuçlar doğurabilmekte. Bu nedenle yanlış bilgilerin ve infodeminin yol açtığı olumsuz sonuçların önlenmesinde, bireylerin sağlık ve bilim okuryazarlığı düzeyini yükseltecek eğitimlerin artırılması ve hatta örgün eğitime dahil edilmesi önemli bir müdahale alanı yaratacaktır.

Kriz dönemlerinde oluşan infodemi ve genel çerçevede yanlış bilgiler ve komplo teorilerine inanç konusunda, bireylerin kurumlara güven düzeyinin düşük olmasının önemli bir etken olduğunu daha önceki bölümlerde ele almıştık. Bilgi arayışının yoğun olduğu, özellikle de sağlık alanı veya doğal afetler gibi insanları endişe ve paniğe sevk eden durumlarda, ulusal ve uluslararası kurumların güvenilir ve bilimsel bilgiyi doğru, etkili ve şeffaf bir biçimde toplumla paylaşması oldukça önemli. Genel çerçevede devlet kurumları şeffaflık ve katılımcılık bakımından yetersiz görülüyor ve aynı zamanda kutuplaşmış siyasetin kurumların işleyişine sirayet etmesiyle birlikte tarafsız kurumlar olarak görülemiyor. Devlet kurumlarının kriz yönetimi politikalarında katılımcılık ve şeffaflığa önem vermeleri, farklı paydaşlarla iş birliğine açık bir tutum sergileyerek ortak çalışma pratikleri geliştirmeye odaklanmaları onlara karşı duyulan güven düzeyini artırabilir. Öte yandan uluslararası kurumlar da toplumun gözünde bir meşruiyet sorunu yaşamakta, pandemiyle mücadelede başarısız oldukları algısı sebebiyle güvensiz bulunmakta. Bu kuruluşların tarafsızlık ve kapsayıcılık ilkeleri doğrultusunda kuracakları iletişim yolları ile kamuoyunu düzenli biçimde bilgilendirmeye ve kamuoyunda oluşan algıları takip etmeye öncelik vermesi gerekiyor. Bilim kurumları açısından ise yine doğru iletişim yöntemleri ile ürettikleri bilimsel bilgiyi topluma etkili ve anlaşılır biçimde aktararak, kriz dönemlerinde oluşan kafa karışıklıklarını ve panik sebebiyle atılabilecek yanlış adımları önlemek üzere stratejiler geliştirmelerine ihtiyaç var. Bu noktada tüm bu kurumların işleyiş yapılarından bilgilendirme süreçlerine kadar şeffaf olmaları, toplum içerisinde ve ilgili diğer kurumlar ile iş birliğini destekleyen, katılımcı politikalar izlemeleri önemli hale geliyor. Hükümetler, devlet kurumları, uluslararası kurumlar, medya ve sivil toplumun kriz durumlarında hem iş birliği içerisinde hem de birbirlerini dengeleyen ve denetleyen biçimde çalışması, toplumda bu aktörlere yönelik güven duygusunun artırılması ve infodemiyle mücadelede farkındalığı yükselterek çatışma yerine çözüm odaklı adımlar atılması gerekiyor.

Bilgi kirliliğinin arttığı, bilimsel olana güvenin azaldığı hakikat sonrası çağda infodemi ve bilgi düzensizlikleriyle etkin mücadele yürütülmesi için uzmanlık bilgilerinin doğru biçimde aktarılabileceği bir alanın sağlanması konusuna da önem vermek gerekiyor. Özellikle medya kanalları aracılığıyla uzman olmayan fakat retorik olarak güçlü kişilerin televizyonda, dijital mecralarda popülerliğini artırması, bu kişilerin aktardığı bilgilerin toplum tarafından hızla kabulüyle sonuçlandığında, güvenilir kaynaklara ve verilere dayanmadan ortaya atılan bilgiler ve yapılan yorumlar kamuoyunda yanıltıcı bir gündem oluşturabiliyor. Bu durumda bilgiyi kimin ürettiği, kimin yaydığı ve ne amaçla bunu yaptığının sorgulanması ve bu kişilerin uzmanlığının ne olduğu akılda tutulması gereken bir konu. Medya kuruluşlarının gazetecilik ve habercilik etiğinden uzaklaşmadan, bilgiyi doğru ve güvenilir kaynaklardan aktarma ve kamuoyuyla paylaşma konusunda dikkatli olması gerekiyor. Magazinleşen haberler, tık tuzaklarına başvurularak paylaşılan yanıltıcı başlıklar medyaya duyulan güveni azaltırken, bilgi kirliliğini ise artırıyor. Dolayısıyla yanlış bilgi ve infodemiyle mücadelede, yanlış/yalan haber paylaşan mecraların itibar ve takipçi/izleyici kaybettiği bir ortamın oluşması için denetim mekanizmalarına ihtiyaç duyuluyor. Bu bağlamda medya kuruluşlarının kendi içlerinden oluşturduğu bir medya ombudsmanlığı kurulması, kurumlar arasında özdenetimin gelişmesine katkı sunabilir ve medyaya karşı duyulan güven düzeyini artırmaya yönelik önemli bir adıma dönüşebilir.

Dijital çağın en önemli kuruluşları olan platformlar, bilgi düzensizliklerinin yayılmasının en önemli aracı haline gelmiş durumda. Platformların denetimden uzak yapıları, hesap verdikleri bir mekanizmanın olmayışı, bu mecralarda yayılan yanlış bilgiler karşısında bir yaptırım uygulanmasını da imkân dışında bırakıyor. Platformların algoritmaları sebebiyle oluşan yankı odalarında kullanıcılar karşılaştıkları bilgilerin doğruluğuna ikna olurken onların hızlı bir biçimde dolaşıma girmesine de katkı sağlıyor. Bu bağlamda bireysel düzeyde medya ve dijital okuryazarlığın artırılmasının yanı sıra platformlara da önemli görevler düşüyor. Platformların yanlış bilginin yayılımını önleyecek düzenlemeler yapması, bunların olmaması durumunda ise yasal düzenlemeler ile platformların denetlenebiliyor olmasına ihtiyaç var.

Son olarak bilgi düzensizliklerinin yayılımına yönelik müdahalelerde, doğrulama kuruluşlarına önemli görev düşüyor. Türkiye’de sayıları artmaya başlayan bu kuruluşların bilinirliğinin ise düşük seviyede olduğu görülüyor. Bireylerin bu kuruluşlar hakkında bilgi sahibi olmalarının sağlanması, kuruluşların tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda bilgilendirilmesi ve güven duygusunun oluşturulması gerekiyor. Aynı zamanda doğrulama kuruluşları, bireysel düzeyde doğrulamayı kolaylaştıracak uygulamalar, oyunlar geliştirerek; basit ve anlaşılır kaynaklar oluşturarak, eğitimler düzenleyerek ve bunları yaygınlaştırarak infodemi karşısında hem bireysel hem de kurumsal düzeyde güçlenmeye katkı sunabilirler.

 

Şekil 6.1: İnfodemiyi Mümkün Kılan Etkenler-1 (İnfodemiyle Etkin Mücadele, 2020)

 

Şekil 6.2: İnfodemiyi Mümkün Kılan Etkenler-2 (İnfodemiyle Etkin Mücadele, 2020)